Dün hem hastam hemde çok sevdiğim bir arkadaşım ziyaretime geldi. Çok güzel kilo vermesi bundan çok hoşnut olmasına rağmen tüm diğer kilo verenlerde olduğu gibi yeniden kilo alma korkusundan bahsetti. Böyle bir korku olması normal. Şimdiye kadar yapılan katı bir takım rejimler ile ortaya çıkan ünlü yoyo etkisinin de bu korkudaki payı cok yüksek. Peki nedir bu yoyo etkisi? Bunu açıklamak için öncelikle obezite tanımını yapmak gerekli diye düşünüyorum.

Vücut yağ kitle ağırlığının normalin üzerinde olmasına obezite denir. Obezite insan vücudunda bulunan tüm sistemleri -kalp ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi- sinsice etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan mutlaka tedavi edilmesi gerekli bir hastalıktır. Aslında bu tanımı herkes biliyor, sonuçlarından kimsenin şüphesi yok ama nedense aşırı kilo halen günümüzün en büyük problemi olarak duruyor. Uzun yıllardır olan tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki kilo vermek aslında sorun değil. En büyük sorun verilen bu kiloyu koruyabilmek. Çoğunlukla yapılan katı bir takım rejimlerle hızlı kilo verilir. Ancak normal yemeye başlandıktan kısa bir süre sonra hızlı bir şekilde verilen kilolar geri alınır. Biz bu sorunu cocukların oynadığı yoyo ya benzeterek ‘’ yoyo etkisi’’ diyoruz.
Also listen my podcast on Spotify & Youtube Music
Ben her defasında ifade etmeye çalıştığım şeyi tekrar etmek istiyorum. Yaratılışımız itibari ile açlık yaratacak durumlar meydana geldiğinde enerji tüketim azalıyor ve aldığı az miktardaki besini bile son derece verimli kullanır hale geliyor. Yani bir kişi çöle düştüğü zaman kilo vermesinden daha doğal bir şey yoktur. Vücut kitlesi azaldığı için günlük almamız gereken kalori ihtiyacı azalır. Eğer söz konusu kişiler diyetten sonra yine eskisi kadar kalorili yeme düzenine devam edecek olurlarsa vücudumuzdaki enerji verimliliğini kontrol eden hormonlar devreye girerek alınan her kalori yağ depolanmasında kullanılır. Tabii ki kalori ihtiyacı azalmış olan bir vücut sadece kaybettiği kilo kaybını yerine koymakla kalmayıp, üzerine ilave edecektir. Aynı çöle düşmüş kişi örneğine dönersek çölden kurtulduğu zaman bir daha çöle düşebilirim bir daha aç kalabilirim diyerekten aldığı her kaloriyi yağ olarak depolayacaktır.
Bu durum beslenme alışkanlığını oturtamamış kişilerde mutlaka görülecektir. Özellikle de anormal kalori kısıtlamalı diyetlerde bu durum sistematik bir başarısızlık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diyet yaparken mutlaka kalori kısıtlaması yapılacaktır. Ama bunu yaparken dengeli kontrollü sağlıklı beslenme düzenini oturtarak yapmak gereklidir. Yani gerektiği kadar protein, yağ ve karbonhidrat almanın yanısıra, aynı zamanda gerektiğinde tatlı, alkol ve çikolata almak, sosyal hayatı bozmayacak şekilde küçük uyum alışkanlıkları geliştirmekte bu sistemin bir parçasıdır.
Bütün bunların ışığında diyete karar verip uygulamaya başlamadan önce, yoyo etkisi ile karşılaşmamak için hedefi çok iyi belirleyebilmek gerekiyor. Bugün çok yaygın olarak kullandığımız boyla kilo arasındaki oranı belirleyen Beden Kitle Indeksi bu konuda bize yardımcı oluyor. Ama kişinin yapısına, spor yapıp yapmadığına, etnik kökenine ve ırkına göre değişiklikler gösteriryor. Eğer yanlızca BKI dikkate alınarak bu hedefi belirlemeye çalışırsak Brad Pitt gibi bir yıldız fazla kilolu, mehşur terminatör aşırı şişman olurdu. Sadece BKI ile değerlendirmek bizi çok ciddi yanılgıya düşebilir. Bu farkı belirleyebilmek için de vücut yağ kitlesini tespit ederek ideal kiloyu hesaplıyoruz. Vücut yağ kitlesi nedir?
Aktif ve sağlıklı kalabilmemiz için vücudumuzun belli oranda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar, eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vitamin teminimiz, vücut ısımızın kontrolü, enerji rezervlenmesi (aç kalma halinde), gibi görevler üstlenmektedir. Bu yüzden vücudumuzda belirli bir oranda yağ kitlesinin bulunması gereklidir. Fazla yağ oranı ciddi sağlık problemlerine yol açarken, gereğinden az yağ ise yaşamsal risk oluşturmaktadır. Şöyle ki yağ oranı, kadınlarda %10-%12’nin, erkeklerde ise %5-%6’nın altına düşmemelidir. Eğer bu rakamların altına düşecek olursa çok ciddi bir takım problemlerle karşılaşılabilir. Özellikle günümüzde aşırı zayıflık hali sağlıklı olmakla karıştırıldığı bir dönemde bu durumun bilinmesi ve öneminin vurgulanması çok önemlidir.
Bazen görüntü de yanıltabilir. Çok zayıf görünen bir kişi Şekilde A ve B tipleri aynı kiloya sahiptirler. C ise daha hacimli ve daha yağlı görünmektedir. Üç tipin de yağ oranları ölçüldüğünde B ve C’nin yağ oranlarının normal düzeyde A’nın ise çok yüksek oranda yağ değerine sahip olduğu görünmektedir. Bu yüzden A zayıf göründüğü halde risk grubuna dahildir.
İdeal kilo hedefine bu doğrultuda ve dengeli bir şekilde ulaşmış bir kişi sağlıklı beslenme alışkanlığını da devam ettirebiliyorsa kesinlikle yoyo etkisi ile karşılaşmaz. Sadece 8-10 kg kilo vermek değil her koşulda başta belirlediğimiz kilo hedefini yakalamak önemlidir. Bu hedefe doğru şekilde yürümeyi öğrenmediğimiz sürece, her yaz sezonu başlangıcında mecazi anlamda sarıldığınız koltuk değnekleri (mucize şok diyetler, yiyecek yerine gecen uzay karışımları vs) aksayarak yürümeye devam etmemize neden olacaktır.
Işık ve Sevgiyle kalın….
Dr. Bilgin SİLAN
Dahiliye Uzmanı